AKP'ye Oy Vermeyin!
- Bora Erkal
- 14 Şub 2023
- 3 dakikada okunur
Bir yanda aç, susuz, çadırlarda donan, çaresiz vatandaşlar, bir yanda yemek kuyruklarında şükredenler...
Bir yanda üç kuruş emekli maaşı ile bağışta bulunanlar, bir yanda yardımları, mağazaları yağmalayanlar...
Bir yanda yol kesen haydutlar, bir yanda yakalayabildiklerine işkence edenler...
Bir yanda koruyucu aile olanlar, bir yanda durumu meçhul yavrularımız...
Bir yanda her gün artan ölü sayısı, bir yanda hala bilemediğimiz enkaz altındaki kayıp sayısı...
Bir yanda yoğun bakımda hayat mücadelesi verenler, bir yanda tüm aile fertlerini kaybettikten sonra kurtulduğuna bile sevinemeyenler...
Bir yanda korku ile yurdunu bırakıp göç edenler, bir yanda terk edilmiş topraklara konuşlanan mülteciler...
Bir yanda her akşam televizyon kanallarında konuşan uzmanlar, bir yanda yıllar sonra bile afetlere hazırlanamayan bir ülke...
Bir yanda komplo teorisyenleri, bir yanda her felaketi kader ile açıklamaya çalışanlar...
Bir yanda "Devlet nerede?" diye soranlar, bir yanda "Oradaki tüm vinçler, devlet nerede diye soranların münasip bir yerlerine girsin!" diyenler...
Hikayeler bitmiyor, bitmeyecek. Her an gözümüze sokulan yeni bir hikaye, yeni bir görüntü ile, aklımıza, sağlığımıza daha ne kadar sahip çıkabiliriz, bilmiyorum.
Yalan yanlış, bilir bilmez herkes, her yerde konuşuyor. Tıpkı benim burada yazdığım gibi. Farkında bile olmadığımız jeopolitik bir savaşın içindeymişiz. Bilenler anlatsın, aydınlanalım o zaman! Doğruysa neden farkında değiliz, neden seferber olamıyoruz? Nereyi nasıl savunacağımızı bilmeden hangi savaşı kazanabiliriz?
Sanırım biraz sakinliğe, çokça da sağduyuya ve akla ihtiyacımız var ki ivedilikle doğru yolu bulabilelim. Sorumluluklarımızı, bu milletin yararına, birbirimizi daha fazla tüketmeden, en iyi şekilde icra edebilelim.
Sorumluluk demişken…İşin bir de sorumsuzluk, suç ve ceza kısmı var. Belki de en kolay ceza verilebilenler olduklarından, bu felaketin birinci derecede suçlusu müteahhitlermiş gibi davranmamızdan, günah keçisi olarak, yakalayabildiklerimizi linç edip bütün sorunu çözmüş gibi hayatımıza devam etmemizden de korkarım.
Elbette ahlaksız, hala hesap kitap bilmeyen ama cebini nasıl dolduracağını çok iyi bilen müteahhitler suçludur. Ancak, imara uygun olmayan arsalara bina yapılmasına göz yuman, projeleri denetlemeyen ya da rüşvetle onay verenler de suçludur. Gerekli yasal düzenlemeleri yapmayan ya da takip edemeyen, hatta imar afları ile suçu da yok sayan yönetimler…50 yıllık bina yıkılıyorsa 50 yıldır yönetimde görev almış, iktidarı ve muhalefeti ile herkes suçludur. Ve nihayetinde, cehaleti kader bilen, okumayan, sorgulamayan, hakkını aramayan, baskı altında susmayı kabullenmiş halk da suçludur. Hepimiz sorumluyuz bu toplu cinayetten, hepimiz suçluyuz. Birinciliği kim alır, bunu da bilmiyorum.
Kayıplarımızın yanında yüzbinlerce kurtulanımız var. Bir kısmı, hiç de sürpriz olmayan biçimlerde, er ya da geç ve maalesef, belki bir yangında, belki bir trafik kazasında ya da kafasına düşen bir saksı ile ölecekler. Gün aşırı gelen haberleri özellikle şuna benzer bir vurguyla izleyeceğiz: Depremden kurtuldu, ölümden kaçamadı! Demek isteyecekler ki, kaderde yazılıysa ölümden kaçış yok. Yani bilinçaltında yerleşmesi istenen algı hep aynı: Depremde ölenlerin hepsinin kaderi böyle yazılmış, ilahi bir takdirin önüne geçemezdik. Yine saklayacaklar asıl gerçeği: Bir toplumda insanların neden ve nasıl öldüğü, o toplumdaki medeniyetin açık bir göstergesidir. Yazık ki, insanlarımızın çok büyük bir çoğunluğunun, huzur içerisinde yaşayıp, sadece yaşını doldurduğu için, yataklarında uyuyarak ölemediği bir toplumuz biz.
Hedeflediğimiz çağdaş medeniyete ulaşabilmemiz için yolumuz çok uzun. Önce kendimizi düzeltmekle başlamalıyız. Sonra da, yasaları yapan ve uygulayan yöneticilerimizi.
Yeni seçimler var önümüzde. Vatandaş olarak benim talebim, her parti, afetlerle ilgili planlarını, neyi nasıl yapacaklarını, alıştığımız içi boş vaatler gibi değil, atıp tutmadan, samimiyetle, açıkça paylaşsın bu milletle. Kime oy vereceğinizi söyleyemem, herkesin aklı kendine. Ancak kime oy vermemeniz gerektiğini söyleyebilirim.
Liyakatsiz idarecilerin hatalarını kabullenip de istifa edebilmeleri gibi bir kültürümüz yok. Cilalanmış bir kibirle, arsızca ve pervasızca, emanet edilen gücü kullanıp yapıştıkları koltukları tehdit edenleri aşağılamaları ve sindirmeleri daha alışılagelmiş. Bu yüzden, 20 yıla yakındır iktidarda kalıp da onbinlerce kaybımızın önüne geçememiş ancak hatalarını itiraf edip özür dilemesini dahi bilmeyenlere oy vermeyin. Her işi doğru yapmış olsalar dahi, sadece imar afları ile bile, bu felaketteki suçlara en büyük payla ortaktırlar.
Toplu mezarlara kepçelerle öylece gömdüğümüz canlarımızın hatırı için, azıcık olsun hatalarımızın vebalini sahiplenebiliyor, yanlışlarımızdan utanabiliyor, acılarımızdan ders alabiliyorsanız, bir daha AKP'ye oy vermeyin.
Suçlu bulundu Bora ERKAL kardeşim... Suçlunun ismi Kader..... Kader utansın.. kaderde yazılıysa ölümden kaçış yok.. bir aya kadar herşey unutulur bu balık hafızalı toplumda.... Sağlıcakla kal..