top of page

Olmalı mı, Olmamalı mı?

Güncelleme tarihi: 19 Ağu 2021

"Dr. Ahmet bunu dedi", "Dr. Mehmet bunu dedi" den ziyade, Ahmet’in Mehmet’in dediklerinden yola çıkarak, Facebook üzerindeki Kara Kedi “Derkisi” grubu üyelerinin dediklerinden, karşılıklı yorumlardan derlenmiş bir fikir jimnastiğidir:


Korel Çağırıcı:

“Kendine değil, zorlanmasına karşıyım”, güzel. Bir iki çift laf edelim o zaman.


Üzerinden geçmediğin yollar, köprüler için verilen ihalelere para yetiştirmek adına sana yüklenen “sorma ver” vergilerine de karşı mısın?


Akademisyeni olmadığı halde, binadan ibaret, her ile bir üniversite açılmasına da karşı mısın?


Yolu yolcusu olmayan her yere havaalanı açılmasına da karşı mısın?


Çocuğunun İmam-Hatip Lisesi ile Özel okul arasında tercihe zorlanmasına karşı mısın?


Her ilin, ilçenin girişinde polisin-jandarmanın kontrol noktası kurup, keyfe keder GBT kontrolü yapmasına karşı mısın?


Vergisini veren sade bir vatandaş olarak şüpheli görülmene rağmen, Afganın Suriyelinin bilmem hangi Kalu Bela’nın elini kolunu sallaya sallaya dolaşmasına karşı mısın?


Daha uzar gider. Özetle karşı durulması gereken onlarca yüzlerce konu var. Dert aşıya gelene kadar o hoo! Ha, “sadece karşı çıkabildiklerime çıkıyorum” diyorsan, buradan öte okuma zaten.


Kimse virolog, enfeksiyon uzmanı vs. değil. Uzmanı olmadığın konuda internetten duyduklarınla yol çiziyorsan, bir durup düşün derim.


Her şeyin bir açıklaması olduğuna inanırım. Kapitalizmin en kıymetli sermayesi biz köleleridir. Siz kendi sermayesini ilaçlayıp yok eden mal sahibi duydunuz mu hiç? Para babalarının ayakta kalabilmeleri için size bana ihtiyaçları var, net. Dünya nüfusunun kontrol edilmesi falan gibi fantezilere hiç girmeyelim. Böyle bir niyet olsa, Afrika’ya Hindistan’a vb. havadan aşı bombası atarlar, bedava dağıtırlardı zaten.


“Ama efendim ilaç kartelleri dünya para kazanıyor, yerli işbirlikçileri de reklamını yapıp komisyon filan…” Ya birader bu ilaç dediğin ağaçtan toplanmıyor, inekten sağılmıyor. Elbet bir AR-GE’si, lojistiği vs. maliyeti olacak. Kar almayanı da sopayla döverler zaten. Sen bul, beleşe dağıt. Cep telefonun için aynı şeyi şikayet ediyor musun?


Bunlar benim kendi fikirlerim. Hepimiz yaşını başını almış insanlarız. Düne kadar, hayatın zorlukları karşısında anamız babamız, öğretmenimiz, büyüklerimiz, devletimiz velhasıl güven duyabileceklerimiz vardı yanımızda, sorar danışır yol bulurduk. Artık yalnızız. Muhtemelen yaşın ilerlemesinin verdiği yalnız başınalık, sorumluluk yükü gibi ruh hali kafalarda soru işareti yaratıyor: “Acaba doğru olan ne?” diye.


Doğru olan sensin. Ertesi gün sağlık içerisinde uyanmışsan, dün doğru kararlar vermiş olduğun içindir.


Herkese sağlık ve mutluluk dilerim.


Bora Erkal:

Bu enfes pası değerlendirmek isterim.


Aşıya değil, ruhsatsız aşıya ve zorlanmaya…yani mevcut durumda her ikisine de karşıyım. Tıpkı saydığın diğer tüm metazori uygulamalara karşı olduğum gibi.


Karşısın da ne yapıyorsun dersen…kendi çapımda, elimden ne gelirse, gücüm neye yetiyorsa. Ulaşabildiğim insanlarla fikirlerimi paylaşıyorum, üşenmeden fırsat buldukça yazıyorum. Daha fazlasına ulaşabilmek için kitap yazmayı düşünüyorum. Çıkarsalar, televizyon programlarına da katılmak isterim. Adalet sistemine inansam, her haksızlık için tek tek dava da açarım. Akıntıya karşı kürek çektiğimi bildiğim halde, uygun altyapıyı oluşturabilirsem, siyasi bir parti kurmayı düşünecek kadar zorluyorum imkanlarımı. Daha ne yapabilirim bilmiyorum. Birilerini vurmam ya da meclis önünde kendimi yakmam mı gerekir? Gerçekten olumlu sonuç alabileceğimi bilsem, onu da yaparım.


Uzman değilim. Ama uzmanlarına soruyorum. Duyduklarımın hiç birine, gördüklerimin de yarısına inanmayanlardanım. Okuyup araştırıyorum, süzüyorum ve mantıklı bulduğuma inanıyorum. Yine de bildiğim en doğrusudur iddiam hiç olmadı, her durumda yanılabilecek olduğumu kabul ediyorum. Her daim tartışmaya açığım ve haksız olduğum konuda da ikna edilmekten memnun olurum.


Sermayesinden vazgeçen mal sahibi duymadım. Ama yeni dünyanın düzeni yine bildiğimiz kapitalizm mi olacak emin değilim. Piramidin tepesindekilerin normal bir insan ömründe bizim hayal edemeyeceğimiz ölçülerde bile, tüketemeyecekleri kadar sermayeleri var zaten. Sıkıntı, kaynakların paylaşımında. Onlar pasta paylarını henüz belirleyemedikleri için çekiyoruz bunca eziyeti. Köleleştirilmiş insanlar yine var olacak ama çok daha kontrol edilebilir sayılara düşecek ve çok daha rahat kontrol edilebilecek. Üretimde ve hizmette insanın yerini alacak robotlar çoktan hazır. Daha az bir nüfusla, daha çok kaymağını yiyecekler dünya nimetlerinin. Sağlıklı düşünebilen ve muhalif edebilen, sorun yaratabilecek, daha fazla gıda tüketip dünyalarını kirletecek milyarlarca insanı neden istesinler ki? Aşıyı devlet kanallarıyla bedava dağıtıyorlar zaten, üstelik parasını devletten alarak. Kimsenin üzerine aşı atmaları da gerekmiyor, etkisi olmaz, bunun yerine kaosu, savaşları teşvik ediyorlar, bu kez de silahların parasını alarak.


İlaç kartelleri elbette para kazanacak. Keşke Atatürk zamanında kurulan Hıfzısıhha Aşı Kurumu kapatılmasaydı da, birazını da biz üretebilseydik, paranın bir kısmı da burada kalsaydı. Ama şunu da sormak isterim hemen. Uluslararası seyahatlerde zorunlu kılınan aşılardan, devletlerin kabul ettikleri var, etmedikleri var. Ya onların da inanmadıkları ve güvenmedikleri farklı aşılar var ya da kimin daha çok kazanacağına müdahale etmek istiyorlar. Düşündükleri gerçekten insan sağlığı mı?


Aşı konusunda hala yanılıyor olabilirim. Henüz ikna olmadım en azından. Tüm dünya aşı olsa da sürekli mutasyon geçiren bu illetten hemen kurtulacağımıza inanmıyorum. Aşı olmadığım için aşı olanlardan daha çok bulaştırma riskim olduğuna da inanmıyorum. Hastalanırsam devletimin bana vereceği sağlık hizmetinin bedelini 30 seneye yakın SGK primlerimle kat be kat ödedim. Bu yüzden sosyal sorumluluğuma aykırı davrandığımı söylemeye hakkı yok kimsenin.


Ve evet, mutlu ve sağlıklı uyandığım her sabah, dün verdiğim kararın yanlış olmadığını görüyorum. Risk benim riskim. Yarın hasta da olsam, 3 gün sonra acılar içerisinde ölsem de, ki çok mümkündür, “yanılmışım” diyebilirim ama sanıyor musun ki “keşke aşı olsaydım” diyeceğim? Korksak da korkmasak da, istesek de istemesek de, er ya da geç geleceğimiz son nokta belli. Kaygılar içerisinde güdülerek daha uzun yaşamaktansa, inandığım ve savunduğum doğrular uğruna daha erken ölmeyi tercih ederim.


Bunlar da benim fikirlerim ve ben de...herkese sağlık ve mutluluk dilerim…


Korel Çağırıcı:

Konuyu, mesela hijyen başlığı ile ele alalım;

1. Hijyen kurallarına uyuyor musun?

2. Hijyen malzemesi (sabun, şampuan vs) satın alırken, ruhsatını, prospektüsünü yan etkisini sorguluyor musun?

3. "Risk benim" deyip hijyensiz kalarak başkalarını da etkilemiş olmaz mısın?


Bora Erkal:

1. Üşenmedim baktım, hijyen kuralları ile ilgili ne mevzuat var ya da bilmediğim var mı diye, farklı kurumlara ait sürüsüyle varmış. Abartılı olanlar da var, mesela saçlarınızı her gün yıkamalısınız diye yazıyor birinde, saçım yok ama kafamı yıkıyorum, kabul edilir sanırım, yani uyuyorum mümkün olduğu kadar. Herkesin de uymasını isterim. Hijyen kurallarına uyduğu için sağlığı bozulanı pek duymadım ama aşının yan etkileri yüzünden hayatını kaybedenlerin raporlarını gördüm.


2. Organik ürünler kullanmaya gayret ediyorum ve ne kullanırsam da yan etkisinin en az olacağına inandığım ürünleri seçiyorum, bir sıkıntı yaşamadığım sürece kullandığım markayı değiştirmiyorum, bilmediğim ürünü de sorgulamadan almıyorum. Öte yandan, bu sorunun maksadında haklısın, "birçoğunun yan etkisini bile bilmediğin, umursamadığın ama her gün kullandığın sağlıksız ürünleri kabullenirken, bu kadar takılma, biz nasıl aşı olduysak, sen de oluver gitsin" der gibisin. Aslında günde 1 pakete yakın sigara içtiğimi varsayarsak, sağlığımı çok önemsediğimi söylemem hiç tutarlı değil. Hatta, “Seni çok yüksek ihtimalle kanser edecek bir meretin, hele ki dumanı ve kokusuyla insanları rahatsız ettiğin ve ödediğin parayla aynı sermaye baronlarına hizmet ettiğin halde müptelasıyken, henüz tam olarak bilmediğimiz ve belki de hiç görmeyeceğimiz, muhtemel yan etkilerine rağmen ve milyonlarca insan aşı ile hastalıktan korunacağını iddia ederken, aşıya bu kadar karşı olman mantıklı mı?” diye sorsan, çok daha sağlam bir soru olur…Sigarayı yarın bırakabilirim ama aşının dönüşü yok. Ruhsatını alsın, hala hayattaysam, vurduracağıma söz veriyorum.


3. Hijyenime dikkat etmeyerek mikrop yayar, başkalarını da olumsuz etkilerim, hijyensiz kalmakla risk sadece benimdir diyemem. Ama aşı olmayarak hastalığın bulaşma hızına olacak katkımın, aşı olanın katkısından daha fazla olacağına dair bir ispatın var mı?


Korel Çağırıcı:

Sisteme bu kadar şüpheci yaklaşan bir aklın, yine aynı sistem tarafından üretilecek bir resmi belgeye bu kadar güveniyor olması da enteresan bir durum. Olmanın, ya da olmamanın marjinal faydasını/zararını muhasebe ettiğim zaman benim tavrım budur. İsteyen elini yıkar, isteyen teyemmüm eder.


Bora Erkal:

Biraz geriye gidelim


Ucunu bucağını bilmediğimiz bir evrendeki henüz keşfedemediğimiz bir Samanyolu Galaksisi’ndeki bir Güneş Sistemi’ndeki bir Dünya ve bu Dünya üzerindeki insanlar. Her birimiz bir plates topuna saplanmış bir iğne kadar bile değiliz ve üstelik zaman boyutunda ömrümüz, başını ve sonunu bilmediğimiz bir tarihte bir göz kırpma süresi kadar bile değil. Buna idrak edebilen her insan anlar acizliğini. Bu yüzden bir ait olma ihtiyacımız vardır. Ait olduğumuz, farklı bağlar kurduğumuz, bağlandığımız gruplar kadar çoğalır, yalnızlıktan uzaklaşır, güven duyar, güçleniriz. Bu grupların isim ve çeşitleri çoktur. Aile olabilir, köy olabilir, ulus olabilir…müzik grubu, futbol takımı, meslek, dernek, siyasi parti, din ya da belirli bir inanç sistemi de olabilir.


İhtiyaçlara göre şekillenen tüm bu gruplar, zaman içerisinde değişen ihtiyaçlara bağlı evrilebilir ve zarar verecek bir hale gelebilir. Ancak bunu görebilmeleri için insanların, her daim sorgulayabilmesi, samimiyetle doğruyu arayabilmesi gerekir. Ne var ki, çocukluk, aile, toplum, cinsiyet, ekonomik ve benzer şartlardan kaynaklı birçok sebepten yaşanabilecek travmalar ölçüsünde özgüvenini yitirdiklerinde, fanatikleşebilir insanlar. Tehlike de burada başlar. Fanatikler tarafsızlığını kaybeder, empati kuramaz, eleştiriye tahammül edemez, diğerlerini ötekileştirir, düşman beller. Örneğin, aynı mahalleden farklı takım taraftarı seyircilerin savaşa gider gibi maça gitmesi...


Bu fanatizmi aşı taraftarı ve karşıtlarında da yavaş yavaş görmeye başlar olduk maalesef…


Şu an aşı karşıtıyım ama ikna olduğum an taraf değiştirmeye hazırım. Sadece kendi rızamla teslim olmalıyım, esareti kabul etmiyorum, zorlamaya da bu yüzden karşıyım. Kılı kırk yarmamın sebebi de belli. Taraf değiştirdikten sonra, yanıldığımı anlar ya da zarar görürsem, bir daha fiziksel olarak taraf değiştirme şansım olmayacak.


Kesin doğru ve yanlışları hala bilemediğimiz bu krizde, dediğin gibi iş, bireylerin marjinal fayda hesabında. Bugün aşı olan da olmayan da ciddi riskler alıyor. Hangi tarafın riski daha büyük, ben bunun hesabını bitiremedim henüz, bitirip de karar verebilenleri tebrik ederim.


Yanlış anlamadıysam, yorumlarda onam formunu savunan bir diğer arkadaşımız da ima etmiş ki, ameliyata girerken bile hekiminize güvenip benzer maksatla evrak imzalıyorsunuz çünkü tüm çabaya rağmen komplikasyon riski her zaman vardır. Hipokrat Yemini olduğu halde, ayrıca sorumluluk üstlenip de onca yıllık kariyerini, öngörülemeyen bir aksilikte, tek bir hastada bitirmeli mi doktor? Bitirmemeli ama tespit edilen bir kasıt veya ihmal varsa, bir yaptırımı da olmamalı mı? Aşının üretiminden sevkiyatına, zincir içerisindeki sorumlu herkesin Hipokrat Yemini var mı ya da herkes yeminine sadık mı? Sözgelimi uygun şartlarda muhafaza edilmediği için bozulmuş bir aşı uygulasalar, mevcut onam formunu imzaladıktan sonra, hukuken itiraz etme şansım, itiraz etsem haklı çıkma olasılığım nedir? Zararımın telafisi mümkün müdür? Tüm sorumluluğu benim yüklenmem adil midir?


Ruhsat için aşamalar ve süre belli, böyle bir süre geçmemişken, çare olarak sunulmuş ve acil kullanım onayı alınmış bu sıvılar için ruhsat beklerken topluca ölmeli mi insanlar? Kimse ölmesin ama aylar geçtiği halde, şimdiye kadar görünen yan etkileri ve riskleri de duyurulmamalı mı? Bana uygun olan aşı sana uygun olmayabilir; aşı seçimleri, hiçbir muayene yapılmadan, hiçbir uyarı olmadan, azıcık olsun bilgilendirilmemiş insanlara mı bırakılmalı?


Evet, sistemden şüphe ederken, sistemin hazırladığı ruhsattan da şüphe ederim. Yine de elimde, bağlayıcılığı ölçüsünde, hakkımı savunacağım, şikayetimi dayandıracağım resmi bir belge olur, bunu talep etmem yanlış mıdır?


Bu dönemde hastalığı ağır geçiren, yoğun bakıma yatan ve bu hastalık yüzünden hayatını kaybettiği iddia edilen insanların, doktor/hemşire tanıdıklarımdan duyduğum kadarı ile, çok büyük çoğunluğunun aşısız olduğu bilgisi de mevcut. Demek ki aşının %100 olmasa da bir koruyuculuğu var. Arapların cahiliye döneminden kalma alışkanlıklarla, on parmak pilav yediysen, su da yoksa, teyemmüm edersin. En azından yağ damlayan parmaklarla dolaşmazsın ama hijyen için yetersizdir. Bu bağlamda soruna kesin çözüm değilse de, daha uzun süre hayatta kalabilme şansı için, ruhsatı olmadığı halde aşıya razı olmak, yani bir manada teyemmüm etmek, çok da mantıksız değil, bunu kabul ediyorum. Peki siz biliyor musunuz neyle teyemmüm ettiğinizi? Kum mu, toprak mı, talaş mı yoksa asbest mi?


Yine kabul ediyorum ki, aşı olmaktansa ölümü göze almak, söylemesi kadar basit değil, Azrail kapıya dayandığında kuyruğu titretirken yürek ister insanın dediğinin arkasında durması. Ama ben aşı karşıtı olarak, yeterli farkındalıkla, ölümü bile göze almışsam, öldüğüm takdirde en büyük zararı kendime ve sevenlerime vereceksem, varlığımı bile umursamayan insanların aşı ısrarı neden?


Aşı taraftarı olanlar ispat etsinler ki, ben ve benim gibiler aşı olmadıkları sürece bu hastalık bitmeyecek, diğer bir deyişle herkes aşı olduğunda bu hastalık kesinlikle bitecek…ispat etsinler ki, ben aşı olmadığım sürece benim yüzümden hastalığın bulaşma hızı daha fazla…ki bu açıklamaları yapan resmi kurumlar bile var ama ispatları yok…ispat edilsin, bencil değilim, tüm diğer şüphelerime ve göz göre göre yapılan haksızlıklara rağmen, toplumun faydası için gider yine aşı olurum. Bırakın olumsuz etkilerini, olumlu etkilerinden bile emin değil hala yetkililer. Antikor sayısı zamanla azalıyor, bu aşıyı vurduran şunu da vurdursun, olmadı bir doz daha alsın demiyorlar mı?

Uzman olmadığım gibi savunduklarım da bilimsel değil, sadece gözlemlerime ve tespitlerime dayalı. Ama buraya yazıyorum: Toplumsal bağışıklık kazanmadığımız sürece…aynen grip gibi, sayısız mutasyon ve varyantla, bu illet insan vücudunda etkilerini azaltarak barınacak bir evrimi geçirmedikçe, her sene bir daha, bir daha aşı olmanız talep edilecek. Ben bu noktada aşı olmayarak, hastalıkla doğal yollarla mücadele ederek, ölsem dahi, toplumun doğal bağışıklığı ve uzun vadeli genel sağlığı için daha faydalı olduğumu iddia ediyorum, buna ne diyeceksiniz?


Herkesin kör olduğu bir çoğunlukta görenler anormaldir. Kendinden olmayanları dışlar toplumlar, iş eziyete varır bazen. İdareciler de destek verirse, bazen kraldan çok kralcı olur, zulüm ederler azınlığa. Bunu da yapmayalım lütfen.


Ve son nokta: Ormanlarımızı yaktılar, seyrettik. İnsanlarımızı sel aldı, seyrettik. Şimdi de mülteci sorunumuz var ve çoktan başladık fanatik taraftarlığa. Cehaletin önüne geçemediğimiz, milli eğitim programlarımızı belirleyip uygulayamadığımız, farkındalığımızı toplumca arttıramadığımız ve doğru resmi göremediğimiz sürece, felaketlerin biri gelip biri gidecek ve biz yine tartışacağız ama seyirci kalarak. Yüreklerimiz dağlanacak ama oturduğumuz yerden film seyreder gibi seyretmeye devam edeceğiz. Hiçbir şey şaşırtmayacak bizi. Her türlü adaletsizliği sıradanlaştırdığımız gibi, can havliyle, havalanmakta olan bir uçağın gövdesine tutunmaya çalışacak kadar aklını yitirmiş, zulümden kaçabilmek için ölüme koşan insanları bile kanıksayacağız. Servis edilen görüntüler bile bir kurgu olabilir ama istenen bu. Toplumca uyuşmamız ve korkuyla yönetilmemiz. Problemleri yaratan da, çözüm kararlarını alıp uygulayanlar da biz değiliz. Tam bağımsız olamadığımız sürece de biz olmayacağız. Gerçek şu ki, böyle seyirciyken çare yok, aşı karşıtı olanlar ya direnebildiği sürece devam edecek ya ölecek…ya da her fani gibi bir gün mutlaka aşıyı tadacak.


Doğrusu benim aşı konusunda söylenecek daha fazla sözüm kalmadı. Şüpheci yaklaşanlar, ciddi riskler üstlenip, resim netleşene kadar beklemeyi tercih edebilir. Ben kimseye olun ya da olmayın diyemem. Ama ilk kez aşı olacaklara tavsiyem, mümkünse, ekonomik güçleri varsa, özel bir doktora danışıp, muayene sonrası, doktor tavsiyesi ile en uygun aşıya karar vermeleri. Böyle bir imkan yoksa da...rastgele...birçoğu için istatistiği tutulan sayılardan ibaretiz maalesef.


Bizi yönetenler kararı çoktan vermiş ve adım adım uygulamaya geçmiş, boşuna tartışıyoruz, olsa olsa ego tatmini bizimkisi…


Comentários


Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

bottom of page