top of page

Sizi De Sustururlar, Müziği De!

1134 sanatçımız ortak açıklamada bulunmuş: “Müzik susturulamaz, çünkü müzisyenler susmaz.” Ne güzel!


Evet, herkes kendi işini yapmalı. Sanatçılar da sanatlarıyla ilgilenmeli. Ancak…


Millet barış istiyor. Ekonomik refah istiyor. Adalet, eşitlik, kaliteli ve milli eğitim, sağlık hizmeti, güvenlik istiyor. Huzur istiyor. Bunları sağlamak da devletin işleyişini düzenleyen vekillerimizin işi. Sonuç ortada. Demek ki vekillerimiz bizi temsil etmiyor, işini yapmıyor.


Siz işinizi yapmadığınızda silinir gidersiniz. Milletvekillerimiz işini yapmadığında hepimiz siliniyoruz.


Toplumca psikolojimiz bozuk. Algılarımızla oynuyorlar. Bizi bize düşürüyorlar. Demokrasi diye yutturulan koca bir yalan var. Kötünün iyisini seçmeye mecbur bırakılmışız. Hala fanatik partizanlarla uğraşıyoruz. Yok iç güçler, yok dış güçler derken müthiş bir toplum mühendisliği ile, bilinçli olarak benliğimizi yok eden, atı alanın Üsküdar’ı geçtiği, küfür kıyamet bir dram oynanıyor önümüzde.


İnsanlar hipnoz edilmiş gibi, sadece görmek istediklerini görüyor, sadece duymak istediklerini duyuyor. Yanlışı, belgelerle, kanıtlarla koysanız da önlerine, elinin tersiyle itiyor, inkar ediyor. Gerçeği görebilen, duyabilen de korkusundan susmayı tercih ediyor. Çünkü kaybedeceklerimizden korkmayı, çaresizliği, yılgınlığı, susmayı çok iyi öğretmişler bize.


Ancak korkuyla beklerken, seyrederken, kaybeden yine biziz. Sadece erteliyoruz kaçınılmaz sonumuzu. Sözgelimi, haksız yere idama mahkum edilenler için, idamın ertelenmesi bir kazanç mıdır? Yoksa idamdan kurtulabilmek, imkansıza yakın küçücük bir şans da olsa, hakkını aramak için, çok daha acılı günleri ve kuvvetle muhtemel daha erken bir ölümü göze almak mı daha anlamlı kılar bir ömrü?


İnandıklarımız uğruna bugün ölmekle, esaret altında bir gün daha olsun yaşamak arasında bir seçim yapmak zorunda kaldığımızda, esareti kabullenecek bahane üretmekte daha başarılıyız sanki.


Sedat Peker videolarını milyonlarca kişi seyretti. Handiyse 1 yıl geçti. Sedat Peker kimdir, hangi amaca hizmet etmektedir, neden konuşmak için bunca yıl bekledi soruları değil parmak bastığım. Korkunç, rezalet ötesi iddiaları vardı. İddiaları doğru ya da yalandı; kaç kişi araştırdı gerçeği, kaç kişi gereğini yaptı?


Susuyoruz çünkü herkes, suskunları birleştirebilecek, hakkımızı arayacak bir lider bekliyor. Üzgünüm, belli ki hala farkında değiliz ama hazırda böyle bir lider yok. Yalnız ve çaresiz hissetmemiz, üzüntümüz bu yüzden.


Ne vakit uyanırız bilmiyorum. Uyansak da ayılmamız vakit alacak. Bu yüzden ne kadar cılız da olsa, yasal ve haklı olan her eylemi, her çabayı destekliyorum. Müzisyenlerimizin açıklaması da böyle. Güzel ama beyhude. Ne kadar haklı olsalar da, olsak da, yetmediğini ve yetmeyeceğini anlamak için daha kaç defa tecrübe etmemiz gerekiyor bilmiyorum. Çünkü vekillerimiz işini yapmıyor. Daha vahim olanı, bir sonraki seçimlerde ümit bağladığımız, oy çokluğuna sahip hiçbir partinin, bu rezaleti düzeltebilecek bir potansiyeli yok. Kimse bana partileri, vekilleri ve politikalarını savunmasın lütfen. Çok uzağa değil, son 70-80 yıllık tarihimize bakalım. Tam bağımsızlık için çıktığımız yolda, bu kadar bağımlı hale gelmiş olmamızı değiştirebilecek, geçmişte de her biri oy çokluğu ile başa geçmiş partilerden ve herbiri parti yöneticilerince atandığı halde sözde milletin seçimiyle meşrulaşmış vekillerinden farklı, fark yaratabilecek bir vekil, bir lider görebileniniz var mı?


Peki biz, seksen milyonu aşkın nüfuslu yurdumda, işini hakkı ile yapabilecek, hepi topu 600 temsilci çıkartamayacak kadar aciz miyiz?


Siyasetin bir çamur olduğunu ezberlettikleri için mi bulaşsın istemiyoruz, uzak duruyoruz siyasetten? Bu yüzden mi irademizi çamura ve pisliğe batmışlara teslim ediyoruz?


Oysa siyaset, toplumun aklına ve vicdanına dokunarak yön verebilmek sanatıdır. Toplumun ruhuna hakaret eden, imanı para olanların icra ettiği eserleri daha ne kadar dinlemek ve seyretmek zorundayız?


Yazarlar, şairler, müzisyenler, tiyatro ve sinema oyuncuları, ressamlar, heykeltraşlar, güzel sanatlar akademisi mezunları, konservatuar mezunları…tüm sanatçılar! Katılırsınız, katılmazsınız; benim inancımdır ki bu çamuru temizlemekte, toplumun belki de hiç olmadığı kadar ihtiyacı var bugün size. Tıpkı vatani ve kutsal bir görev yapar gibi, en azından bir dönem, sanatınızı toplum için icra etmeniz gerekiyor. Karanlıklarda kalmayalım, müziğimiz susmasın, çocuklarımız susmasın diye, mecliste el ele, hep birlikte söylemelisiniz şarkılarımızı.


Sadece sahnelerde hoplayıp zıplamakla, insanlara coşkuyu verip aynı ezberle bir ağızdan 10. Yıl Marşı söyletmekle değişmeyecek bu kara talihimiz. Değişseydi, onuncu yılımızda her savaştan açık alınla çıkarken, yüzüncü yılımızda daha neremizi açacağımızı şaşırmazdık.


Yeterli oyu alamayız, adımız ve saygınlığımız kirlenir, ekmeğimizden de oluruz diye korkuyorsanız, korkmakta haklısınız. Fakat bu korku mu yoksa kişiliğinize yapılan saldırılara suskun kalmak mı daha ağır bir zulüm sorun lütfen bunu kendinize. Kendi özgür iradenizle, kimsenin kuklası olmadan, ulu önderimizin ilkelerine bağlı kalabileceğinize inanıyorsanız, lütfen, hiçbir partinin boyunduruğuna girmeden, ya yeni bir parti kurun ya da her bölgeden bağımsız aday olarak koyun yüreğinizi ortaya. Sizi seven, size inanan insanlar izleyecektir sizi.


Elbette her alanda liyakat sahibi olmanız mümkün değil. Bilgisine, tecrübesine, ahlakına ve bağımsızlığına güvendiğiniz, sadece bu milletin çıkarları için çalışacak insanları bulup görevlendirmeniz yeter. Tecrübesiz olabilirsiniz. Hatalar yapabilirsiniz. Yine de içinizdeki sanat aşkıyla, mevcut yönetimden daha kötüsünü yapamayacağınıza eminim.


Çağlar öncesinden şöyle demiş Eflatun: Siyasete girmeyen aydınları bekleyen sonuç cahiller tarafından yönetilmektir.


Razıysanız da boşuna şikayet etmeyin. Gün gelecek, sizi de müziğinizi de susturacaklar. Umarım haklı çıkacağımı görecek kadar beklemezsiniz.




Comentários


Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

bottom of page