top of page

Yandık Ama Kanmadık!

Güncelleme tarihi: 25 Eyl 2021

Orman yangınları bitmedi, bitmeyecek…


En azından ne olduğunu anlayabilirsek, çok umudum yok ama, belki olup biteni sessizce kabullenmekten vazgeçer, gereken tedbirleri zamanında alabiliriz. Sorulacak çok soru varsa da, biraz olsun aydınlanmayı sağlayabilmek adına, kafamdakileri 13 soruyla özetlemeye çalıştım:


Orman Yangınları - Soru 1:

Tüm orman yangınlarının sebebi, doğal afet ya da ihmal olabilir mi?


Küresel ısınma yani mevsim normallerinin/ortalamalarının üzerindeki hava sıcaklığı ile birlikte azalan nem ve rüzgarlar, orman yangınlarının kısa sürede büyümesine ve daha hızlı yayılmasına mutlak sebeptir ancak küresel ısınma, tek başına orman yangınını başlatacak bir sebep değildir.


Her yangının 3 ana unsuru vardır: 1) Yanıcı Madde 2) Oksijen 3) Gerekli ısı, ki bu ısı ya da sıcaklık değeri de, yanıcı maddenin cinsine, tutuşma sıcaklığına göre değişir. Bu unsurlardan tek bir tanesi bile eksikse, yangın oluşmaz.


Ormanda yanıcı madde var, havada oksijen var, o halde yangın için geriye kalan tek unsur, gereken değerde bir sıcaklık. Ormanın yani ağaçların tutuşması için gereken sıcaklık değeri, ağaçların cinsine, yaş veya kuru olmalarına bağlı, takriben ve en az 240 C derecedir. Kısa süreli bir kıvılcımla tutuşabilecek kuru otlar ya da açık bir ateş kaynağı bu ısıyı verebilir ancak böyle bir sebep olmadan, hava/ortam sıcaklığı 100 C derece bile olsa, ormanlar durduk yere yanmaz.


Bu yüzden, orman yangınlarının sebepleri incelenirken, 3 ihtimal üzerinden yola çıkılır:

1. Doğal afet (Yıldırım düşmesi ya da faaliyete geçen bir yanardağ etkisi gibi)

2. İhmal (Gelişigüzel atılan bir sigara izmariti, söndürülmeyen bir piknik ateşi ya da gereken emniyet tedbirleri alınmamış bir yüksek gerilim hattında oluşabilecek bir kıvılcım gibi)

3. Kasıt...


Bu bilgiler ışığında ilk zeka sorumuz: Kısa bir zaman zarfında, dünyanın bir çok ülkesinde, ülkemizde bir çok bölgede ve her bölgede bir kaç farklı noktada eş zamanlı başlayan tüm orman yangınlarının sebebi, doğal afet ya da ihmal olabilir mi?


Orman Yangınları - Soru 2:

Ormanlarımızı kim yaktı?


Gereken okumaları zamanında yapamadığımız ve çok hazırlıksız yakalandığımız bir gerçek. Ancak…devletin acizliği ve yöneticilerin basiretsizliği üzerine yaptığımız tartışmalar bile, büyük resmi görmekten uzaklaştığımız ölçüde, işine yarıyor birilerinin. Resmi göremezsek, içimizdeki vatan hainlerini de göremeyiz.


Tüm polemikler bir yana, güçlü devlet, bu sorunun cevabını verebilen, gereğini yapabilen ve ardından gelecek muhtemel felaketlere karşı önlem alabilen devlettir. Yetkililer, cevap veremiyorlarsa, martavala gerek yok. Hele ki cevabını bildikleri halde, gerçekleri saklıyor, yaşanan felakete hala "doğal afet" diyebiliyorlarsa, ormanlarımızı yakanlarla işbirliği içindedirler ki, vay halimize!


Sorunun cevap şıklarını da sunayım bu kez. Biraz kıt görüşlü veya şartlanmış olabilirim. Arzu eden ya da bilgisi olan, başka şıklar da ekleyebilir elbet.


Ormanlarımızı kim yaktı?

A) Otelciler

(Bu karmaşada arada kaynarız, bir iki yeri de biz ateşe verelim diyen rantçılar yoksa ben hiç bir halt bilmiyorum)

B) Suriyeli ya da Afgan göçmenler

(Henüz yakmadılarsa da, bu tutarsız politikalar neticesinde, sadece ormanları değil, dükkanlarımızı, evlerimizi yakacakları günler yakındır)

C) Terör örgütleri

(Medyada servis edilen propagandaları belli, fakat tüm yangınlara sebep olacak kadar vicdansız, beyni yıkanmış ya da haplanmış olsalar dahi, ilk yangınlar başladıktan sonra teyakkuz haline geçen teşkilatlara ve yerel halka rağmen, kimseye görünmeden bu kadar başarılı olacak ölçüde örgütlü olduklarına inanmak çok güç. Hedef şaşırtmak için, bazılarının ormanları yakmak üzere görevlendirilmiş olmaları mümkündür. Hatta, etnik ayrımcılığı körüklemek, içerdeki kaosu alevlendirmek adına, bir kısım sabotajın failinin terör örgütleriymiş gibi gösterilmiş olması bile mümkündür, bir taşla iki kuş!)

D) Devleti aciz göstererek hükümeti devirmek isteyen aşırı muhalifler

(Bu ülkede beni şaşırtacak ne kaldı diye düşünüyorum. Bir gün ormanlarımızı yaksalar, buna da şaşırmam)

E) Küresel güçler

(Plandemide olduğu gibi, buna da hala "komplo teorisi" diyenlerden misiniz?)

F) Uzaylılar

(Yukarıdakilerin hiç biri diyorsanız, bende başka şık kalmadı...)


Orman Yangınları - Soru 3:

Uluslararası değil, uluslarüstü güçler tarafından, küresel ısınmaya karşı gerekenleri yapmadığı iddia edilen devletlere, maddi ve idari yaptırımların uygulanması mümkün müdür?


Yanan ormanlarımız sadece yurdumuzun değil, tüm dünyamızın değeridir. Nasıl ki bir Çernobil faciası sadece Rusya'yı etkilemediyse, orman yangınlarının olumsuz etkisini de tüm dünya paylaşır. Bu yüzden, her felakette gücümüz yettiğince diğer ülkelere yardım ettiğimiz gibi, başa çıkmakta güçlük çektiğimiz böyle bir durumda diğer ülkelerden yardım istemek, utanılacak ya da devletimizi aciz gösterecek bir durum değildir.


Devletin acizliği başka bir konudur, devletin aciz olduğu algısının empoze edilmesi başka bir konudur. Yardım çağrısının, resmi olarak karşılık bulabilmesi için, devlet kanalı üzerinden yapılması gerekirken, ilk servis kaynağı bile yurt içinde olmadığı söylenen, yüreği yanan insanlarımızın maksat gözetmeksizin ve bilinçsizce kopyalayıp paylaştıkları "Global Call - Help Turkey!" küresel yardım çağrısı ile hedeflenen nedir, ayrıca düşünmek lazım.


Bununla birlikte, İngiltere'de yaşayan kuzenimden aldığım bilgiye göre, Yunanistan'daki yangınlarda omuz omuza mücadele etmek için İngiliz yetkililer seferber olurken, Türkiye'deki yangınların haberlere bile konu olmaması, yalnız bırakıldığımızın mı yoksa devlet olarak yardım istemeyecek kadar kibirli olduğumuzun mu bir göstergesidir, bilemiyorum.


İddiam şudur: Mevcut yangınlarla birlikte, devletlerin, karbondioksit ve azot salınımının kontrol altına alınması gibi, küresel ısınmaya karşı aldığı tedbirlerde yetersiz kaldığı vurgusu, Kasım ayında Glasgow'da yapılacak olan BM İklim Zirvesi'nde alınacak kararların zeminini hazırlamaktadır.


Sorumun cevabını da bu zirve sonrasında hep birlikte göreceğiz.


Orman Yangınları – Soru 4:

Devletimiz, orman yangınlarında, yeterli sayıda uçak ve helikopterle gereken müdahaleyi yaptı mı?


Orman yangınları ile mücadelede elzem olan erken uyarı sistemidir. İlk 30 dakikada söndüremezseniz, sayıları ne olursa olsun, ne uçak ne de helikopter filonuz tek başına yeterli değildir. Yine de, yangının büyümesini ve yayılmasını önlemek üzere kullanımı şarttır. Yangını önleyemezseniz de, bu kadar büyük alanların yanmasını önlersiniz.


Diyelim ki THK düzgün yönetilmedi, yolsuzluklara karıştı. Atanmış bir kayyum var işte. Diyelim ki 2019 yılından sonra, ihale şartnamesini değiştirip, bir sebeple, THK yangın söndürme uçaklarını devre dışı bıraktınız. Uçakların bakımı neden yapılmadı? Bakmazsanız çalışmaz, çalışmazlarsa çürürler. Çalışır durumda olsalar, ister kiralar, ister satarsınız, gerektiğinde kullanırsınız, kimse de laf edemez. Bu kadarını akıl edemeyecek bir kayyum, basiretsiz açıklamalar yapsın diye mi atandı?


Uçak mı helikopter mi tartışması sürüyor günlerdir. Yok uçaklar tek sortide 5 ton su atarmış, yok saatte en fazla 2 sorti yapabilir, yok azami 10 ton bırakabilirlermiş ama helikopterler saatte 8 sortiden, her sortide 2,5 tondan, saatte 20 ton su bırakırlarmış. Biri de çıkıp sormadı, tek sortide 20 ton, 30 ton su atabilen uçaklarla yapabilir misiniz bu ilkokul hesabını diye. Ama bu kadar basit değil elbet bu hesap. Her ikisinin de avantajları, dezavantajları farklı. Helikopterler, evet kısa sürede, yakın göletlerden ve su havuzlarından su alabilirler fakat yanan bir ormanın üzerinde alçak irtifada uçamazlar, yüksek irtifadan bıraktıkları su ise, yüksek oranda buharlaşır, hedefini bulamaz. Dahası, pervanenin etkisi, tıpkı mangalı yellemeniz gibi, yangını körükler. Bu yüzden helikopterler, yangın merkezinin etrafında, yangının büyümesini engellemek için ve söndürülmüş alanlarda yangının tekrarını önlemek üzere soğutma çalışmalarında kullanılmalıdır. Büyük gövdeli ve hacimli uçaklarsa düz alanlarda ve tepelerde etkilidir, dağlık arazide ve vadilerde manevra kabiliyeti kısıtlıdır; verim alamazsınız. Bu yüzden engebeli arazide yangınla mücadelede en etkili olanlar, 1-2 ton suyu yangının kalbine bırakabilen küçük uçaklardır ve bu sebeple farklı boyutlardaki yangın söndürme uçakları ve helikopterler, ihtiyaca göre bir arada kullanılmalıdır.


Elbette, henüz yangın yokken, onlarca uçak ve helikopterlik bir filoyu hazır bulundurmak savurganlıktır. Ancak her sene ortalama kaç yangının çıktığı, yanan bölgelerin coğrafi koşulları ve yanan alanların büyüklüğü istatistiklerde mevcuttur. İhtiyacınızı belirler, gereken filoyu oluşturur, konusunda tecrübeli uzman pilotlarınızı hazır edersiniz. Beklenenin üzerinde büyüklükte bir yangınla karşılaştığınızda ise, acilen ilave uçak ve helikopter kiralar, yardım istersiniz.


A.A.'nın 05.08.2021 tarihli haberi: Türkiye'de 2011-2020 döneminde meydana gelen 26 bin 311 orman yangınında, 90 bin 956 hektarlık alan zarar gördü...2021 yılına 3 adet kiralık yangın söndürme uçağı ile girmekle, orman yangınlarını teşvik etmek arasında bir fark görebiliyor musunuz?


Bırakın erken müdahaleyi, günlerce yanan bölgelerin üzerinde ne uçak ne de helikopter görebildiği için isyan eden, ağlayan insanlar izledik sosyal medyada. Yangınların başlangıcından günler sonra, isyan edenleri yalanlarcasına, televizyon kanallarında, yangın söndürme uçaklarının ve helikopterlerin video görüntüleri paylaşıldı.


Bağrı yanan insanlarımız iftira mı atıyorlardı? Devleti aciz gösterip hükümeti yıpratmak, iktidarı devirmek miydi çabaları? Yoksa televizyonlarda paylaşılan görüntüler, uyuyan milletimize anlatılan başka bir masal mıydı?


E haliyle, "sosyal medyaya da olumlu bakmamak" lazım...


Orman Yangınları – Soru 5:

Yangınla mücadeleye ordumuz neden yeterince dahil olmamıştır?


Önceden yürürlükte olan Emniyet-Asayiş Yardımlaşma (EMASYA) protokolü çerçevesinde silahlı kuvvetler, herhangi bir talep olmadan, bulundukları bölgede hızlıca harekete geçip yangına müdahale edebiliyorken, 2010 yılında yürürlükten kaldırılan protokol sonrasında, askeri birlik ve komutanlıklar, seferberlik durumu olmadığı sürece, mülki amirler talep etmedikçe yangına müdahale edemiyor.


Kuvvetle muhtemel, yangınlar başladıktan sonra Mehmetçiğimizi sahada göremeyenlerin sorgulaması sonrasında, Milli Savunma Bakanlığımız, 2 Ağustos tarihinde Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, askerlerin Bodrum’da devam eden yangın çalışmalarına destek olduğunu, TSK’nın pek çok bölgede yangın söndürme ve tahliye çalışmalarına desteğinin sürdüğünü, 400’den fazla askerin, üç İHA, dört helikopter, iki çıkarma gemisi, 50’den fazla itfaiye, arazöz ve iş makinasıyla görev yaptığını belirtmiştir.

Bir tugay yaklaşık 5.000 askerden oluşur. Sadece Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda, paylaşılan bilgilere göre, 11 Zırhlı Tugay, 23 Mekanize Piyade Tugayı, 15 Motorize Piyade Tugayı, 8 Komando Tugayı, 4 İnsani Yardım Tugayı, 5 Topçu Tugayı bulunurken, yangınla mücadelede neden sadece 400-500 asker görev yapmaktadır?

A) Seferberlik ilan edilmediği için

B) Mülki idare amirleri ordudan yardım talep etmediği için

C) Bedelli ve kısa dönem askerlik sonrası, orduda yangınla mücadele eğitimi olan yeterli sayıda tecrübeli askerimiz kalmadığı için

D) Hepsi


Orman Yangınları – Soru 6:

Neden seferberlik ilan edilmemiştir?

A) Ordu müdahale etmesin, gereksiz yere itibar kazanmasın diye

B) Turizm olumsuz etkilenmesin, rantçıların ve işverenlerin ekonomisi bozulmasın diye

C) Daha fazla ormanlık alan yanabilsin diye

D) Hepsi


Orman Yangınları – Soru 7:

Yangınlar devam ederken, onlarca televizyon kanalının birinde bile olsa, farkındalığı arttıracak, insanları bilgilendirecek, düzenli ve elle tutulur bir program yapılamaz mıydı?


Orman yangınlarıyla mücadele yollarından biri de “karşı ateş” tekniğidir. Bunu bilmeyen insanlarımız galeyana gelmiş, yangınla mücadele eden teşkilatlara zorluk çıkartmıştır. İyi niyetiyle yardımcı olmaya çalışan kimi gönüllülerin de çalışmaları baltaladıkları bir gerçektir. Bunca insanın bilgilendirilmesi, gönüllü iş gücünün doğru bir şekilde yönlendirilmesi, ihmal kaynaklı yangınlara karşı halkın bilinçlendirilmesi çok mu zordu? Her programın reyting yapması, para kazandırması şart mıdır?


Yoksa tüm ihtiyacımız, sadece ve sadece, saçma sapan haber programları, gereksiz ve tek taraflı tartışmalar, duygu sömürüsü ve hayal avcılığı yapan yarışmalar, dedikodu programları, ipe sapa gelmez diziler ve kimseye bir faydası olmayan eğlence programları ile günün stresinden uzaklaşmak, kafamızı boşaltmak mı? Boşaltacak daha ne kaldı acaba kafalarda?


Orman Yangınları – Soru 8:

Tek taraflı yandaş medyaya alternatif olarak, sosyal medyayı daha bilinçli kullanmayı, toplumsal olaylarda doğru ve yasal bir şekilde örgütlenmeyi, dayanışmayı, değerlerimize hep beraber sahip çıkmayı öğrenebilir miyiz?


Görevleri değilse de, toplumsal sorumluluklarını üstlenip, sanat camiasından ya da farklı alanlardan bir liderliğe sahip, takipçilerine çok güzel yayınlarla ulaşan örnek insanlarımıza binlerce kez teşekkürler, onlar bizim milli değerlerimiz. Reklam amaçlı timsah gözyaşı dökenleri, ticari kaygılarla yardımlarını duyuranları ayrı tutuyorum, onlar da kendilerini biliyorlar zaten.


Bir de işsiz güçsüz ama takipçi sayısı ile paraya para demeyen yeni moda fenomenlerimiz var. Edepsizlikte sınır tanımayan “TikTok” larsa cehalette ve ahlaksızlıkta geldiğimiz noktayı gösteriyor maalesef. En azından felaket zamanlarında, belli ki sel ya da yangın ilgilendirmiyor onları, hiç olmazsa paylaşımlarında biraz daha duyarlı olamazlar mı?


Gezi Parkı’ndaki ağaçlarımız için haftalarca çadır kuran, nöbet tutan, direnen insanlarımız neredeydi? Her şeyi bilen Zöö kuşağı gençlerimizin, okulların tatil olduğu bir dönemde, ormanlarla birlikte yok olan geleceklerine sahip çıkmalarını beklerken, ekonomik durumları elverişli olanlarından ne kadarı yangın yerlerine koştu, hiçbir şey yapamasa bile bir kova su taşıyabilmek için?


25 Temmuz – 09 Ağustos tarihleri arasında senede sadece 2 hafta kullanabildiğim senelik iznimdeydim. Akçay – Dikili arasındaydım. Bulunduğum bölgede bir yangın olsaydı da koşa koşa girerdim alevlerin arasına. Yangın bölgelerinde tatil yapanlardan ne kadarı sorumluluk aldı? Büyük ihtimalle son kez göreceklerini düşündükleri yerlerin tadını son kez çıkartabilmek için mi seyirci kaldılar?


Orman Yangınları – Soru 9:

Fotune 500 Temmuz 2021 tarihli dergisinde yayımlanmış, Türkiye’nin en büyük 500 şirketinden kaçı orman yangınlarında maddi ve lojistik destek sağlayabildi?


Ekonomimizin lokomotifi Türkiye’nin en zengin 100 ailesi…başta Koç, Sabancı, Tara, Eczacıbaşı, Özyeğin, Ülker, Özokur, Şahenk, Zorlu, Doğan Aileleri…yataklarında rahat rahat uyuyabilecek kadar yardım yapabildiler mi?


Yangın bölgelerine yakın iş yerleri, işverenler, bir gün olsun paydos edip de personelini yangınlarla mücadele etmeye, mağdur durumdakilere yardım etmeye teşvik etseydi, çok mu zarar ederlerdi yoksa daha mı çabuk sönerdi bu yangınlar?


Orman Yangınları – Soru 10:

Güçlü devlet nasıl olur?


Her bölgede kaç kişi evsiz kaldı? Hepsini en yakın otele yerleştirirsin. Yanlarına da tıbbi ve psikolojik destek verecek uzmanlarını koyarsın. Tatil yapar gibi kalır, yer içerler. Otel işletmecisi mevcut rezervasyonlarını iptal edip ücretlerini hak sahiplerine iade de etse, kimsenin felaket zamanı otel değiştirmek zorunda kaldığı ya da dilediği tatili yapamadığı için şikayet etmeye hakkı yoktur diye düşünüyorum. Ama otel işletmesini de mağdur etmezsin, kaç kişi kalacaksa, ücretini devletin kasasından aynen ödersin. Gerekirse tüm inşaat şirketlerini bölgeye toplar, ivedilikle ve en kısa zamanda, en iyi standartlarda, en uygun projelerle, evlerin inşaatını bitirir, hak sahiplerine ücretsiz teslim edersin. Kaç hayvanı telef olduysa, aynen karşılarsın. Ve gerekirse insanlar, evleri teslim edilene dek, aylarca otelde kalır.


Çok ütopik, hayal ötesi geliyor değil mi? Bir kez olsun örneğini göremediğimizden…Ama ben, işte bunu yapabilen devlete, güçlü devlet derim. Alay eder gibi çay dağıtıp, evleri kullanılmaz hale gelen insanlara 50 bin TL yardımla ve 20 yıl geri ödemeli evler teslim edildikten sonra, “Çok eski evi olanlar keşke bizim de evimiz yansaydı diyecekler” benzeri, lütufta bulunuyormuş gibi garip açıklamalar yapanlara değil.


Haliyle güçlü bir devlet olabilmek için ekonomiye ve bütçeye de hakim olmak lazım. İtibardan tasarruf edilmediği gibi, kurumları yolsuzlukta ve savurganlıkta yarışan bir yönetim, “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” benzeri sloganlarla halkın duygularını manipüle eder, her felakette IBAN verir ancak.


Orman Yangınları – Soru 11:

Yanan orman arazileri imara açılabilir mi?


Anayasanın 169. maddesine göre yanan ormanlar hiçbir koşulda imara açılamaz. 6831 sayılı kanunun 18. maddesinde de, yangın görmüş orman alanlarında madencilik, turizm gibi faaliyetlere izin verilmeyeceği belirtiliyor.


Buna rağmen, 2007 yılında Bodrum Güvercinlik Koyu’nda üç ayrı noktada çıkan orman yangınlarının ardından, üstelik Kültür ve Turizm Bakanlığı, bölgede yapılaşmaya izin verilmeyeceğini açıklamasına rağmen, yanan ormanlık arazide Titanic Deluxe Bodrum (2016) ve Lujo Bodrum Hotel (2018) nasıl hizmete girdi?


Yine de “otel yapmak için ormanı yaktılar” iddiasının altı boş artık çünkü orman arazileri artık yanmasına gerek kalmadan da, henüz mantığını anlayamadığım yasal izinlerle, madencilik ve turizm gibi faaliyetler için tahsis edilebiliyor. Orman Genel Müdürlüğü’nün 2020 yılı verilerine göre, 47 bin hektarlık orman alanı madencilik faaliyetleri, 5 bin hektarlık orman alanı da turistik tesis ve ulaşım gibi faaliyetlere çoktan tahsis edilmiş bile. Örneğin yıllardır ormanlarını koruyabilmek için mücadele veren İkizköylüler, neden Akbelen Ormanı’nda (Milas/Muğla) açılması planlanan Limak Holding’e ait kömür madenine karşı savaş veriyor, bir kısmı kesilmiş ağaçların başında nöbet tutuyor? Demek ki bu holdinge de yasal (?) bir izin verilmiş.


Dahası 28 Temmuz 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un birinci maddesine göre, kültür ve turizm gelişme alanları dışında kalsa bile, orman arazileri “kamu yararı” (?) kapsamında, turizme açılabilecek. Neden bu kararın alındığına dair, bir sürü ağız kalabalığı yapıp bu konuyu da unutturacaklar, ta ki atı alan Üsküdar’ı geçene dek.


Anayasaya rağmen yansa bile imara açılmaması gereken orman arazilerindeki otelleri gördükten sonra hala inanacak mıyız bu yalanlara?


Orman Yangınları – Soru 12:

2021 Temmuz sonu ve Ağustos başında peş peşe yaşadığımız orman yangınları “doğal afet” midir?


Biraz tekrar gibi olacak zira ilk sorum da aynıydı fakat sosyal medya üzerinden yaptığım paylaşımlara verilen cevaplardan anladığım kadarı ile bu konuda hala karışık kafamız. Bir arkadaşım sağolsun, teyit.org üzerinden bir makale paylaşmış: https://teyit.org/dosya-alevlerin-ortasinda-ve-henuz-kanit-yokken-turkiye-iklim-krizi-mi-sabotaj-mi Bu makalenin giriş kısmında son yıllarda gittikçe daha sık ve uzun süreli sıcak hava dalgalarının yaşandığı, 3 ayrı iklim modellemesine göre 2099 yılına dek hava sıcaklığının ortalama 3 derece artacağı, buna karşın yağmurların azalacağı ve kuraklığın geleceği, dünyanın birçok noktasında tarihteki en yüksek sıcaklıkların yaşandığı, sera gazı emisyonlarını sınırlandıramazsak daha da yüksek sıcaklıklar göreceğimiz, sönmeyen yangınların iklim değişikliğini tetiklediği anlatılmış.


Bu anlatımın neticesinde, 35 noktada aynı anda çıkan orman yangınları eşyanın tabiatına uygundur, devlet yetkililerimizin de dediği gibi “doğal afet” tir, zaten bu iklim değişikliği yüzünden de her yıl Türkiye’de orman yangınlarının sayısı artmaktadır, hatta bütün dünya yanıyor denmiş.


Israrla iddia ettiğim şu: Kürsel ısınmanın sonuçları yangınların hızla büyümesi ve yayılmasına doğrudan etki eden unsurlardır ama yangının çıkış sebebi olmak için yetersizdirler. Hala gözden kaçırıyoruz diye düşünüyorum. Bir ağacın yanabilmesi için minimum 240 C sıcaklık kaynağı, ateş nerede?


Yangınlar çıkabilir, evet, önlem almak, hazır olmak lazım. Yangınların nasıl çıktığını da bilirsek, daha iyi önlem alabiliriz. Bu yangınların çıkma sebebi, salt iklim değişikliği olamaz. Hava sıcaklığının artması ve nem oranının düşmesi yüzünden ağaçların kendiliğinden yanması bana öğretilen fizik kurallarına aykırı, benim bilmediğim kurallar varsa da susarım.


Sıcaklığın günden güne artması, buzulların erimesi, yitirdiğimiz tüm doğal güzellikler, bizi bekleyen kuraklık ve göçler…iklim değişikliğinden. Artan sera gazları, yanan ormanlar, kontrolsüz sanayi gibi bizden kaynaklanan unsurlar da iklimi değiştiren, her biri diğerini tetikleyen, doğal düzeni bozan sebepler. İnsan olarak dünyadaki en tehlikeli ve zararlı hayvanız, bunların hiç birine itirazım yok.


Orman yangınları da elbet iklimi olumsuz etkiliyor fakat burada altını çizmek istediğim ve sanıyorum ki anlatamadığım nokta, iklim değiştiği için çıkmıyor orman yangınları. Isınan hava ve kuraklık, yangınların hızla büyümesine sebeptir ama orman yangınları, ısrar ediyorum, ateş olmadan, hava ısındı ya da kükürt oranı arttı ya da kuraklık var diye kendiliğinden çıkmaz!


Bir başka arkadaşım, ormanlık arazilere yayılmış ayna kadar pürüzsüz yansıtıcılığa sahip kenarları olan lav taşlarının yangına sebep olabileceğini paylaşmış. Tutuşması için yine ortam sıcaklığının çok üzerinde bir ısı kaynağına ihtiyaç var. Yansıtmaya gelirsek, lav taşına gerek kalmadan, ışığı yansıtacak teneke kutular, mercek etkisi yaratacak pet şişeler, cam kırıkları da var. Sürüsüne bereket hem de. Evimize atmadığımız çöpü ortalığa bırakabilmek gibi bir aymazlığımız var çünkü. Ancak gereken tutuşma sıcaklığı için, Güneş ışığının sabit bir noktaya yansımasının ya da sabit bir noktada toplanmasının "sürekliliği" gerekir. Devamlı açı değiştiren Güneş kaynağı ile doğal bir ortamda, kullandığınız büyüteç de olsa, dışarıdan müdahale etmediğiniz sürece, bunun olasılığı yok denecek kadar azdır; en azından tüm bu yangınlara ortak sebep olması mümkün değildir. Ayrıca, mevcut orman teşkilatının 200 yıla yakın bir geçmişi, tecrübesi ve arşivi var(mış). Yetkililerin söylediği, bu ölçekte bir afetle ilk kez karşılaştıkları. 200 yıllık bir dönemde, iklim şartları, hava sıcaklığı ve nem oranı, ilk kez mi bu değerleri gördü? Yoksa daha evvel lav taşı yok muydu? Ben oturduğum yerden yorum yapıyorum sadece. Böyle bir ihtimal varsa, alırsın beş on parça lav taşını, hatta beraberinde cam kırığı, pet şişe, içi boş ve dolu şişeleri…farklı bölgelerde ve rakımlarda bırakırsın güneşin altına, etrafına da ot, saman, kağıt koyar, gözlersin 1-2 gün, bakarsın yanıyor mu yanmıyor mu? En azından sebebini bilir, çaresini ararız, çok mu zor ilkokul seviyesindeki bu deney?


İklim şartları ağaçların kendiliğinden yanmasına sebep verebiliyorsa, daha da yüksek sıcaklıklarda, daha az nemin bulunduğu ve aynı sıcak hava dalgalarına maruz kalan, üstelik cam binalar ve araçlar gibi sayısız yansıtıcının, her türlü çerçöpün ortalıkta olduğu, şehrin göbeğinde bulunan, kızılçamdan çok daha kolay yanabilecek tek bir ağacın tutuştuğuna şahit olanınız var mı?


Bütün ormanları birkaç farklı noktadan aynı anda, birilerinin attığı sigara izmaritlerinin, piknik ateşlerinin, turizmcilerin, terör örgütlerinin yakmış olması nasıl mümkün olabilir? Zaten ne tutuklanan birileri var ne de böyle bir iddia. “Doğal afet” diyorlar. Diyorlar da…ateş nerede?


Aynı makalede denmiş ki, “Türkiye’de yangınların çıkış nedenleri arasında ilk sırada yüzde 46 ile ihmal ve kazalar yer alıyor, ikinci sırada ise yüzde 34 ile sebebi belirlenemeyen yangınlar var.” Geriye kalan yüzde 20’nin ne olduğu açıklanmamış. Belki de kasıtla yakılanları paylaşmak istemiyorlardır. Ama şu kadarı da doğal afettir denmemiş.


Sebebi bilinmeyen yangınların oranı yüzde 34. Yani neden ve nasıl yandığını bilmiyorlar. Bilmeyince sebebine “doğal afet” deyip geçebiliyor muyuz? Nasıl doğal oluyor? Yıldırım mı düştü? Yanardağ patlaması mı var? Hayır “küresel ısınma” var…Kedidir, kedi! Bence, “Yanmak, ormanların fıtratındandır” da desinler, alışığız nasıl olsa bu söylemlere.


Küresel ısınma ile orman kendiliğinden yanmaz! Sebebini bulamazsan da önlemini alamazsın elbet. Ya sebebini bulma çabaları yok, ya da sebebini bildikleri halde açıklamak birilerinin işine gelmiyor. Hangisi daha kötü bilmiyorum...


Manipülasyonun, kirli bilginin, yalan dolanın, komplo teorilerinin had safhada olduğu bir dönemdeyiz. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamak bazen çok güç oluyor. Biraz da bu yüzden, orman yangınlarının sebeplerinin çok daha ciddi araştırılması gerekmez mi? İspatım yok, devletin imkanlarına sahip olmadan bireysel olarak araştırabilmem neredeyse imkansız, bu yüzden diyemem ki ormanlarımızı henüz bilmediğimiz bir şekilde ve henüz anlayamadığımız bir teknolojiyle, bir plan dahilinde kasten yakıyorlar. Yıllar evvel birileri özellikle bu dönemde, özellikle orman yangınlarını konuşacağımızı söylediğine göre, ki bir çok görseli var bu konuşmaların, bu birileri müneccimlerle yatıp kalkmıyorlarsa, bizim bildiklerimizin dışında bir bilgi sahibi demek. Belki de 5G teknolojisinin yaydığı elektromanyetik dalgalarla ağaçların yapısı değişiyor, belki de uydular aracılığı ile lazerlerle yakıyorlar, belki de HAARP deneylerinin kasıtlı veya kasıtsız bir etkisi…bilmiyorum. İnandığım ve savunduğum, bu yangınların doğal olmadığı…


Orman Yangınları - Soru 13:

Tarım ve Orman Bakanımız Bekir Pakdemirli’nin istifa etmesi gerekmez mi?


A.A.’nın 09.08.2021 tarihli haberi şöyle: Yunanistan’da ordu hava kuvvetleri komutanı Yorgos Kumentakis, askeri hava araçlarının yangın söndürmede yeterince katkı sağlamadığına ilişkin eleştiriler yüzünden istifa etti.


İstifa etmek bireysel bir tasarruftur. Sorumun hedefinde Bekir Bey’in olması, orman yangınları ile mücadele eden kurumların başında bulunmasındandır. Yoksa aynı sorum, sorumlu olan tüm diğer yetkililer için de geçerlidir.


Orman yangınlarının sebeplerini araştırıp doğal olduğunu ispat edebildilerse, kasten yakılan ormanlarımız için faillerini bulup cezalandırabildilerse, orman yangınları için gereken erken uyarı sistemini kurup işletebildilerse, yeterli sayıda uçak, helikopter, gerekli diğer araç, ekipman ve eğitimli personelle kusursuz olarak yangınlara müdahale edebildilerse, yetersiz kaldıkları noktada diğer ülkelerden ve ülke içindeki diğer kurumlardan gereken yardımı zamanında talep edebildilerse ve yanan canlarımız için vicdanen rahatlarsa, neden istifa etsinler, canı gönülden tebrik ederim.


Tek bir kusurları olsa bile, hala makamlarındaysalar da…Yunan Yorgos, kendilerinden daha mı haysiyetlidir?


コメント


Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

bottom of page